Kültür Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kültür Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ağustos 2015 Cumartesi

İyi ki Süryanice Öğreniyorum - 1


Abun dbaşmayo (Göklerdeki Babamız) duası İsa Mesih'in öğrencilerine öğrettiği duadır ve İncil'de (Matta 6: 9-13 ve Luka 11: 2-4) bahsi geçer.


Okunuşu:
Abun dbaşmayo, nethkadaş şmoh tithe melkütoh nehve sebyonoh eykanö dbaşmayö of bar'o, hablan lahmo dsunkonan yevmonö, veşbuklan havbayn vahtohayn eykanö dof hnan şbakan lhayobayn, vlö talan lnesyunö elö fasonlan menbişo metul ddilohi melkütho vhaylo vteşbuhto lıolam olmin. Amin.
(Süryanice malfonom kızmaz umarım, transliterasyon vs yapamıyoruz doğru dürüst bu platformlarda... Ama o bilir zaten okunuşu tam olması gerektiği gibi neden yazamadığımın sebebini.)
Türkçesi:
Göklerdeki Babamız, Adın kutlu olsun (kutsal kılınsın). Melekütün (krallığın - egemenliğin) gelsin. Gökte olduğu gibi yerde de (yeryüzünde de) senin istediğin olsun. Gerekli ekmeğimizi bize bugün ver (bugün bize gündelik ekmeğimizi ver). ve suçlularımızı bağışladığımız gibi, bizim suçlarımızı da bağışla (bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, sen de bizim suçlarımızı bağışla). Bizi denemeye verme (ayartılmamıza izin verme) ancak bizi kötüden kurtar. Çünkü meleküt, kudret ve izzet (egemenlik, güç ve yücelik) sonsuza dek senindir. Amin.
İlk fotoğrafta gördüğünüz dua Serto dediğimiz yazıyla hat formunda yazılmıştır. En içteki dairede tam karşınızda duran kelimeden başlıyor ve sağdan sola (Arapça gibi - Arapça zaten Süryanice'den doğmuştur) okuyorsunuz, her dairenin bitiminde bir üst daireye oku takip ederek geçip aynı sistemle devam ediyorsunuz.
İkinci fotoğraf ise yine aynı yazı stili ile yani Serto ile, normal yazılışıdır duanın. Yani en üstten başlayıp, sağdan sola okuyorsunuz...


9 Temmuz 2015 Perşembe

Objektifin Ötesindeki Efes


"Objektifin Ötesindeki Efes” fotoğraf sergimin fotoğraflarını dijital ortama geçirmek üzere arşivden çıkarıyorum.
O dönemlerde dijital sistem yoktu. Hemen hepsi de diapozitif çekimlerdi.
Eski Efes Müzesi Müdürü Selahattin Erdemgil, Efes’le ilgili bir fotoğraf sergisi yapmamı önermişti. Hemen kabul ettim. Zaman zaman gecenin geç saatlerine kadar çekimlerle uğraştım. Efes’in ışıkları sırf benim çekimler için özel olarak açıldı. Az bilinen ve ayak basılmayan yerlerde de çekim yaptım.

Dikkat edilmeyen detaylara dikkat çekmekti amacım…
Böyle doğdu “Objektifin Ötesindeki Efes” ve Efes, Salihli, İstanbul’da sergilendi.
Şu sıralar yeniden gündeme gelmeye hazırlanıyor sergim.
Her şeyden önce fotoğrafları dijital ortama aktarma işlemi için harekete geçiyorum.
Sergi fotoğrafları çerçeveli vaziyette zaten duruyorlar fotoğraf arşivimde. Fakat çerçevesiz olanları da şöyle bir kutudan çıkarıp bakayım dedim, odama tarih doldu.
Yatağa serdiklerim sergi fotoğraflarından yalnızca birkaç tanesi…
Yakında hepsini ve hikâyelerini tek tek buradan paylaşacağım...

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Neşeli Bir Stüdyo Günü

Yepyeni bir projenin ilk adımlarını atıyoruz.

İki "yol arkadaşı", Dolunay Obruk ve ben kafa kafaya verdik ve birlikte bir yenilik yapma kararı aldık.




Dolunay benim çok sevdiğim bir arkadaşım, çok iyi bir müzisyen, besteci ve yorumcu. Tabii başka işler de yapıyor ama bizim projede ortaya çıkaracağı kimliği müzisyen kimliği.

Dolunay "Sarayın Dehlizlerinde" romanımın kapak tasarımını da yapmıştı. İstediğim çok basit bir şeydi aslında benim için. Pargalı İbrahim Paşa, sarayının dehlizlerinde yeşil kaftanını savura savura yürüyor ve kapakta arkadan görünüyor. Dehlizlerin taş duvarlarında sağlı sollu meşaleler yanıyor ve her şeyden önemlisi, kapağa bakanı içine çekiyor duygusu olsun istedim.


Uzun süre istediğim gibi bir tasarım gelmedi. Tam ümitsizliğe kapılmışken Dolunay bana kapak tasarımını yapma teklifiyle geldi.


Kitabı okumamıştı. Yukarıda anlattığım kadarıyla en fazla 3 cümlelik bir mail ile derdimi anlattım. Birkaç gün sonra tam da istediğim tasarım geldi. Yayıncım da ben de rahat bir nefes aldık.




2014 Ekim ayında Asmalımescit Yakup2'de hoş bir lansmanla çıktı kitap. Aynı ay Dolunay'ın "Yalnızca" isimli albümü de piyasaya çıkmıştı.



Kasım ayındaki meşhur Kitap Fuarı'nda yayınevim E Yayınları'nın standının duvarlarından birini Dolunay'ın tasarımı poster süslüyordu.



Günler günleri, aylar ayları kovalarken biz karşılıklı olarak sosyal medyada birbirimizin ürünlerini de paylaşmaya başladık. Çünkü garip bir paralellik vardı sanki iki üründe.

Geçtiğimiz günlerde Dolunay bana "Yalnızca" albümündeki şarkılarını hangi duygularla yazdığını, o şarkıların neler anlattığını bir de kendi açısından anlatınca, albümün "Sarayın Dehlizlerinde" ile neredeyse birebir örtüştüğünü fark ettik.




Gerisi kendiliğinden geldi. Haydi dedik, bir şeyler yapalım... Bu kitabı ve albümü bir araya getirip bir şeyler yapalım.



Kitap okurken müzik dinlemek, müzik dinlerken kitap okumak, bir insana verilecek en güzel hediye kitap ve müzik albümü gibi düşünceler kafamızda uçuşurken bazı etkinlikler yapma kararı verdik. Stüdyoda bir kayıt yapalım, bir tanıtım çalışması, ön hazırlık yapalım, bakalım ne çıkar derken kendimizi stüdyoda bulduk.

İnanılmaz neşeli, eğlenceli ve keyifli bir gün geçirdik stüdyoda. Hem çalıştık, hem eğlendik ve gördük ki, hakikaten ortak yönleri olan bu kitap ve albümle çok hoş bir yola çıkabiliriz.




Bugün yaptığımız tanıtım çekimi görücüye çıktı, beğenildi ve projemiz hayata geçmek üzere gün sayıyor...



Çok neşeli, eğlenceli, sıra dışı, keyifli etkinliklerle geliyoruz... Pek yakında...


Takipte kalın... 

31 Ekim 2014 Cuma

"Sarayın Dehlizlerinde" romanımın lansmanı ve ilk imza günü


30 Ekim 2014 Perşembe günü Asmalımescit YAKUP2'de yapılan "Sarayın Dehlizlerinde" romanımın lansmanı çok keyifliydi...
Sabah bastıran sağanak bana bu kitabın şansı ve bereketiyle geldiğini müjdeliyordu sanki.
Özel hazırlıklarımı tamamlamaya çalışırken sevgili yayıncım Mehmet Atay aradı, posteri ve kitapları matbaadan almaya gittiğini söyledi. Kitap dağıtıma verilmişti bu hafta ve gerisi matbaadaydı anlattığına göre.


Ben Yakup2'ye vardığımda Mehmet Atay ve kitaplar gelmişti. Zaten bir hafta öncesinden tüm detayları konuştuğumuz için Yıldıray Arslan gelene kadar Yakup2 çalışanları tüm düzenlemeleri yaptılar. Masamız hazırlandı, posterimiz asıldı vs.








Saat 17.00 itibariyle gelenler vardı, ortalık kalabalık olmadan gelelim diyenler.



Yakup2 her geceki gibi doluydu tüm akşam ve biz de oldukça kalabalıktık.


18.00-20.00 arası bayağı kalabalık olduk. Gelenlerin çoğu yemek içmek için mekânda da kalınca çok hoş bir görüntü oldu benim için. Dostlarım evim gibi sevdiğim Yakup2'de...
Harika bir geceydi.








Herkese sonsuz teşekkür borçluyum.
Kimler gelmedi ki...

























Dün gece tüm zorluklara rağmen yine de bu gecede beni yalnız bırakmamak adına gelen, gelemeyip mesaj ve/veya mail yollayan, telefonla arayan ve tebrik eden, gelemeyip çiçek gönderen, gelip çiçek getiren, zarif hediyelerle gelen tüm dostlarıma sonsuz teşekkür ediyorum.
Dün gece Muzaffer Akyol'la da karşılaşmak pek keyifli oldu yine mekânda. Zaten genelde orada karşılaşır sohbet ederiz. Doğum günüymüş dün, böylece kutlamış da olduk.



En tatlı olaylardan biri de mekânda yemek yemiş olan 4 Alman turistle yaptığım sohbet oldu. Meğer bir meslektaşımla gezmektelermiş ve ona hediye etmek için aldılar bir kitap. Tesadüfler hazırlanmış ortamdır...

Bu harika gece için en başta evim kadar sevdiğim ve romanımda da epeyce bahsettiğim Yakup2 Restaurant sahibi ve işletmecisi, sevgili dostum Yakup Arslan'ın oğlu, canım dostum Yıldıray Aslan'a ne kadar teşekkür etsem azdır.
Tüm Yakup2 çalışanlarına da bir teşekkür borcum var. Her şeyin mükemmel olması için gösterdikleri çaba ve her zamanki güler yüzlü tavırlarıyla gecenin harika geçmesini sağladılar.
Canım arkadaşım, biriciğim Dolunay Obruk muhteşem kapak illüstrasyonu sayesinde kitabıma can kattı. Ona şükran borçluyum... Gönlünü seveyim...

Kapak tasarımı için de  Ziya Levent Aybay'a koca bir teşekkür... Yine harika bir iş çıkarttın dostum. Eline, yüreğine sağlık...
Lansman boyunca muhteşem fotoğraflar çeken Berna Kadıoğlu'na ayrı bir teşekkür. O ileride çok iyi işler yapacak, biliyorum. (Gece boyunca çektiklerinin bazılarını aldım ondan ama esas tümü haftaya elimde olacak, buradan da paylaşacağım. Şimdi paylaştıklarım benim cep telefonumla ve kendi profesyonel makinesiyle onun çektikleri.) Yüreğine sağlık Berna...
(Kitabı çıkmadan önce okuyan ve fikirlerini aldığım sevgili dostlarım Tuncer Gül, Seden Edgü, Mert Taner, Mine Karahan Taner, Aydan Golüoğlu -kendisi her zaman her işimin acımasız editörüdür-, Aslı Belet -kendisi kitabın ilk gününden bu yana hep yanımda oldu-; kitabın yolculuğunda kitaba gerçek anlamda yoldaşlık eden Nilgün Kirman, Ayşe Kaynarcalı ve Elif Çamlıkaya -değerli akademik bilgileriyle kitaptaki bazı düğümleri çözmeme yardımcı oldu kendisi. Sizler heyecanımı hep taze tuttunuz. Size sonsuz teşekkürler.)
En büyük teşekkürüm de tabii ki sevgili yayıncım, editörüm, dostum Taylan Atay'a. Çok özendi, çok titizlendi bu kitap için... Sonuç mükemmel... Gönlünü sevdiğim arkadaşım benim...
Tabii aynı teşekkürden babası Mehmet Atay'a da  Kendisi de çok sevgili bir dostum ve özellikle de acımasız editörlerimdendir. 
Her ikisine de bu yolda her gün pekişen dostluğumuz için, bana inanıp güvendikleri ve her zaman yanımda durdukları için teşekkürlerin en büyüğü...
Evet dostlarım, iyi ki varsınız... İyi ki sizleri tanımışım... İyi ki hayatımdasınız... Hepinize ayrı ayrı kucak dolusu sevgiler ve teşekkürler...


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails