Zîn’in Güneşi
Ey benim
kara kaşlım,
Katran
karası saçlım,
Ey benim
gece gözlüm…
Sen ey
doğunun şahsüvarı,
Güneş ol,
doğ gönlüme.
Ben girmem
kara topraklara,
Sen kalk
gel, uzan yanı başıma.
Gel ki, ay
ve güneş gibi âlemi aydınlatalım.
***
Aşk
kalemiyle yazıldı bu sevda.
Seni
gördüğüm anda
Kıyamet
koptu aklımda,
Yağmur
yağdı çölüme,
Çiçekler
açtı, dereler taştı.
***
Binlerce
yıllık bir aşk bu,
Yüz gönülle
sevdim ben seni.
Ben aşk
belasının hastası, aşk Kerbelasının susuzu,
Sen ise
çarem…
Akıtma
gözümden yüreğimin kanını.
***
Sevginle
akıldan azat oldum,
Kara ve karanlık
gecelerde sabahlara dek mumla dertleşir oldum.
Benim gibi
yanar o da,
Yoldaşımdır,
arkadaşım, sırdaşımdır.
Benim
başımdaki ateşi, gönlümdeki közleri,
Canımın
tutuştuğu savaşı o bilir bir tek.
Sen benim
canım, civanım,
Doğunun
şahı sevdiceğim,
Ay güneşsiz
aydınlanır mı?
***
Ayaklarımda
zincirler,
Prangalar
ayaklarımda…
Azıksız,
susuz, gözsüz,
Amaçsız,
isteksiz ve karanlıkta bırakma beni.
Değişse de
elbiseler,
Haller
değişmez,
Her dem
sevdalıdır bu sarhoş gönül.
***
Ey benim
kara kaşlım,
Katran
karası saçlım,
Ey benim
gece gözlüm…
Sevginden
döktüğüm gözyaşlarından kavaklar yeşerdi Dicle kıyısında,
Görmez
misin, gözyaşlarım gibi dökülür Dicle Nehri,
Nasıl
dolamışsa kollarını Cizre’nin boynuna
Gel öyle
sarıl bana.
Yetti şeklinin hayaliyle kanaat edişim…
Yetti hayalinin yalnızlığa getirişi beni…
Dilim sensiz, ben sensiz dilsizim
Karanlığın kalbine gömme,
Amaçsız, muratsız, mutsuz,
Bu ovalarda tek başıma bırakma beni
***
Yaprak gibi savrulurum ben ateşinde yanmazsam,
Duymazsam sesini.
Hasretinden susadı, kurudu dudaklarım aşktan.
Sana kavuşmak için canımı ateşe atasım var,
Sabahlara kadar dertleştiğim mumun ateşinde seni yakasım
var,
Kendimi uçurumlara atasım var.
***
Vahşet
kalbimin dostu oldu,
Suyu
söndürecek bir ateş oldu.
Yağmurun
bereketiyle yetiş imdadıma.
***
Aşk zinciriyle bağlı ayaklarım,
Gel benim kanadım ol,
Rüzgâr ol, gel savur saçlarımı
***
Her gece üstüme doğan güneşim, ışığım, günberim;
Felek seni her gün toprak mağaralara da atsa güneşim,
Ufuklar her daim karanlıklara da dalsa
Sen doğ benim üstüme…
***
Ne aşklar mesken eyledi bağrımı,
Ne acılar gördü bu bozkır gönlüm.
İstedim ki kavuşsunlar, mutlu olsunlar;
Beni dinlemediler, üstüme basıp yürüdüler gittiler
Çiğnediler gözlerimi, sözlerimi…
Ne Leylalar ve Mecnunlar, ne Ferhatlar ve Şirinler, ne
Azralar ve Vamıklar geçti benim bağrımdan
Ama en güzelini Mem demiş Zîn’e aşkından
“Ölmeye canımda bir ramak kalıncaya kadar,
Ey sevgili, sen benim canımda saklısın!”
Sen de saklısın işte böyle benim bağrımda.
***
Gel, binlerce destanı inlet,
Gel ki, hep bahar olsun bahçem…
Gel ki, canım canına kavuşsun,
Ruhum ruhunda yok olsun…
Gel ki, zerre güneşe kavuşsun…
Ay güneşine kavuştuğunda,
Gül bahçesine dönsün bu zindan.
***
Güneş doğudan ışık gösterince
Ufukları karanlıktan uzaklaştırınca
Gönül gam deryasında boğulsa da
Gönül kanına boğma beni.
Göğsümün fenerini ışıksız bırakma
Kanlı gözyaşları döktürme bana.
***
Hicran derdinin şarabıyla sarhoş ettin beni,
Benim gönlüm ki sevgine tutsak,
Şimdi kavuşma şarabına yanıp tutuşur.
Çevresi bol ışıklı ay gibi
Ateş ve rüzgâr birleşip yaksa da bağrımı
Ben girmem kara topraklara,
Ben girmem senin koynuna,
Ölümsüzlük iksiri gibi
Gel uzan benim yanıma.
Yetti canıma kemal sınırında duran bu aşk,
Gel uzan koynuma.
***
Kara sevdam,
Her gece üstüme doğan güneşim, ışığım, günberim,
Çöle yağan yağmurum,
Çağdaşım, yoldaşım, dildaşım,
Sevgilim, aşkım, görüp göreceğim,
Katilim…
İlham perim…
Not: “Güneşe Yazılan Yazılar” yazı
dizim Ahmet Güneştekin’in “Yüzleşme” sergisindeki eserlerden esinlenerek
yazılan deneme yazılarından oluşmaktadır.
“Zîn’in Güneşi” adlı bu yazım sanatçının
“Mem û Zîn’in Masumiyeti” adlı eserinden esinlenerek yazılmıştır.
Bu yazı bir düz yazıdır, şiir
değildir.
Bu yazı, büyük ozan Ehmedê Xanî’ye
bir selâmdır.
Yazı Ehmedê Xanî’nin “Mem û Zîn”
destanından alıntılar, uyarlamalar ve yazarın kendi cümlelerini içermektedir.
1 yorum:
TEŞEKKÜRLER YÜREĞİ BÜYÜK, GÜNEŞ PIRILTILI KADIN TEŞEKKÜR EDERİM BENİM KİŞİSEL YOLCULUĞUMDA KİLOMETRE TAŞI OLDUĞUN İÇİN
Yorum Gönder