Ben eski bir İstanbul ailesinin çocuğuyum. Yani gerçek İstanbulluyum! Öyle sonradan olma falan değil. Yani bu şehirde azınlığım. Şimdi, demem odur ki, aşağıdaki listedeki her yer hayatımdan çıkabilir, yarın beni mutlu etmiyor ya da ilgilendirmiyor olabilir, ama İstanbul asla ne nefret edilen, ne kaçılan vs mekân olacaktır. Ne yazık ki gerçek İstanbullular ya öyle bön bön oturup bir şey yapmıyorlar bu şehir için ve sırf eleştiriyorlar, ya da kaçıp başka yerlere yerleşiyorlar.
1 - Mardin:
Mardin... İstanbul'dan sonraki en büyük aşkım. Hayatın ve zamanın akışını yavaşlatabildiğim, zamanı durdurabilme noktasına gelebildiğim yegâne yer. Mardin'in her noktası, ilçesi, köyü güzel ve özel ama ben özellikle Mardin merkez'de mutluluğu hissedebiliyorum.
Nefes aldığımı hissettiğim bir yer Mardin. Büyülü Mardin...
Bir de mutlaka Marangozlar Kahvesi'ne gitmeli, tanıdık birileriyle muhabbet edip güzel bir mırra içmeliyim...
2 - Kınalıada:
Ben bir isloman olarak pek çok adaya takıntlıyımdır ama en büyük takıntım Kınalıada. Kınalıada benim kendimi bulduğum, mutlu olduğum ve bir mutluluğumu da gömdüğüm mekândır.
Kınalıada'ya gitmişken Prokopi Teras'ta güneşin batışını seyretmek hem güzeldir hem de hüzünlü. Hele bir de sevgili Alex'in özenle seçtiği Arto Tunçboyacıyan besteleri size ve güneşin batışına eşlik ediyorsa...
3 - Bebek:
Doğduğum, büyüdüğüm semt. Her ne kadar son yıllarda bence olumlu diyemeyeceğim bir büyüme, gelişme ve değişim içine girip artık tanınmayacak hale gelmişse de, orayı gerçek Bebek'lilerin enerjisinden mahrum kılmak biz Bebeklilere yakışmaz düşüncesini ben de diğer Bebeklilerle can-ı gönülden paylaşıyorum. Bu nedenle hâlâ her fırsatta Bebek'te yürüyüşler yapıyorum, eskiden oturduğumuz evlere, bir zamanlar büyükbabamın fotoğrafçı dükkânı olan mekâna, eşin dostun evlerine bakıyor, sokaklarda, ara sokaklarda gezip duruyor, mutlaka Bebek Kahve'de birkaç tane çay içip Selocuğumla sohbet ediyorum. Benim kuaförüm bile Bebek'te.
4- Kilyos:
Son yıllarda ciddi anlamda takıntı haline gelen tutkularımdan biri. Belki Tarabya'da oturuyor olmanın avantajı da olabilir ama mutlaka bir kaçamak yapmak istediğimde aklıma ilk gelen mekân. Yaz ayları dışında her zaman gitmekten zevk aldığım, Mehtap Restoran'a yayılıp saatlerce uzatılmış bir öğlen yemeğinin tadını çıkardığım ve sahilde mutlaka uzun yürüyüşler yaptığım mekân.
5 - Cunda:
Ege'de o kadar çok sevdiğim hatta aşık olduğum yer var ki... Ama bunların içinde Cunda biraz öne geçer... Sebebini bilemiyorum. Doğal halini yakalamayı sevdiğim için yaz aylarında gitmekten kaçındığım bir yer... Ruhumun en derinlerine inebilen bir mekân.
Taş Kahve...
İğde Ağacım...
Dünyanın bence en güzel sahili Pateriça...
ve günün birinde mutlaka hayâlimdeki bir olayı gerçekleştireceğim Ayışığı Manastırı...
6 - Selçuk ve Efes:
Bu aşkı anlatmanın, anlatabilmenin imkânı yok. Bunu baştan söylemeliyim. O kadar büyük bir aşk ki, turlarda bile turistlerim benim onları orada terk edeceğimi ve yola onlarla devam etmeyeceğimi düşünürler. O kadar büyük bir aşk ki, bana orada arsa aldırdı, ev yaptırdı... Ama hâlâ ev tam olarak bitmedi, içinde birkaç eksiği var. Fazla işi yok. Bu işi bitirmek evi tamamlamak gerek.
Bu şehir ve bu ülke hayatımda çok şeyi değiştirdi. Özellikle de artık dünyanın hiçbir yeri ilgimi çekmez oldu. Yani şöyle: Artık hiçbir yere illâ ki gidesim yok. Mutlaka şuraya gitmeliyim, buraya gitmeliyimlerim bitti bu memleketin suyunu içtikten sonra. Hayatta en çok özlediğim yer diyebilirim. Mimarisiyle, ressamlarıyla, müzisyenleriyle, herşeyiyle benim ruhuma, beynime, gönlüme gerçek anlamda hitap eden yerlerden biri...
8 - La Habana / Cuba
Küba'da çalışan ilk Türk kadını olduğumu biliyor musunuz? O zamanlar ne güzeldi. Dönmek istemezdim oralardan. Che Guevara'nın (Çe Gevara diye okunur, lütfen!!!) babası yaşıyordu ve ben onunla tanışmış ve uzunca bir dönem görüşmüştüm. Che'nin meşhur fotoğrafını çeken Alberto Korda ile de tanışmıştım. Hayatımın en güzel günleri, ayları, hatta yıllarıydı...
9 - Floransa:
Mardin'deki duyguların benzerini yaşadığım ender şehirlerden biri. Floransa'yı yürüyerek gezmek, müzelerde zamanı unutmak, sokaklarda her binayı incelemek, dinlenmek için bir kahveye oturup kahve içmek, dükkân dükkân dolaşıp en güzel kırmızı şarapları, grappaları ve zeytinyağları almak... Büyülü bir şehir.
10 - Kars ve Ani:
Doğal olarak herkesin listesi gibi benim liste de uzar gider... Yesemek, Antakya, Bergama, Troya, Hakkâri, Artvin, Lizbon, Paris, Viyana, Prag, Barcelona, Marsilya, Verona vs vs vs...
Bu mim'i bu kadar geç cevapladığım için özür diler ve mimi bu konuda yazmaya hevesli herkese paslarım...
4 yorum:
Buraları seninle gezmek gerekir ince ince :)
Doyamadım fotoğraflara bakmaya... Hem azıcık da kıskandım galiba :)
Canım ellerine sağlık :)) Yaz yaz bitmez değil mi? Selçuk özlendi tarafımdan. Evi bitirelim de diyorum Everi Sisters olarak saklanırız bakarsın :)
Aslı, sana özel tur yapalım derim... Topla 10-15 kişi gidelim bir yerlere!
Aydan Atlayan Kedicim... Birgün sana slayt gösterisi yapayım mı? Kıskanma hayatım, ama kıskanılmayacak gibi yerler de değil hani, haklısın.
Zeynep ev meyhane olur en iyisinden. Orada kalabalığa karışıp max. 10 masa, kaybolup gideriz...
Yorum Gönder