GÜNEŞE VARMAK
Tek bir gözyaşım
vardır benim, tek bir damla…
Ey güneş…
Sen, İkaros’u
hatırlar mısın?
Hatırlar
mısın seni aşıp, kanatlarını başına çalıp sonra da Arşipel’in dibini boylayan
İkaros’u?
İkaros
öleli binlerce yıl oldu. Sevgiyi yaşadı, ihaneti yaşadı. Göze aldı seni aşmayı.
Binlerce
yıl önceydi… İkaros benim tüm kuşlarımın kanatlarını koparıp koparıp kendine
kanatlar yaptırdı babasına, kanatlarını balmumuyla yapıştırdı ve uçtu.
Gökyüzüne süzüldü, babasının uyarılarını da dinlemedi.
Sonra
yükseldi, yükseldi, Apollon’un arabasına yaklaştı. Üzerinde atların şimşek
salan nallarını ve arabanın çift tekerleklerinin gürültüsünü duydu. Gitgide
güneş Tanrısına yanaşıyordu. Kanatları artan arzusundan büsbütün hız aldı.
Sıcak sardı
her bir yanı. Tüylerin saplı olduğu mumlar güneş ateşinde eriyordu. Ama içinde ne korku ne de pişmanlık vardı
İkaros’un. Kaderinin yüzüne sevinçle baktı, baktı, baktı.
Ve güneş
hizasına gelerek güneşi aştı. Güneş arabası da, onu kullanan Apollon da artık
aşağıdaydı. İki kanadını omuzlarına ekleyen yerlerinden kopardı İkaros ve
onları Apollon’un başına çaldı. Tanrının başındaki defne çelengi boğazına
geçti.
***
Zümrüd-ü
Anka’yım ben. Telaşlıyım… Nasıl olmam? O kadar yaşadım, o kadar gördüm. Heybem
doldu taştı bilgiyle. Dağıtmak istedim herkese.
Duydu
birileri, bilgiyi almak istediler benden. Oysa ben verecektim hepsini onlara
birer birer.
Kaf Dağı’nın
ardında dediler benim için, yedi dipsiz vadi aşmak gerek dediler.
Düştü
peşime insanlar, düştü peşime kuş sürüleri, yüzlercesi, binlercesi aramak için
beni, bulmak için, dağları aşmaya, dipsiz vadileri geçmeye çalıştılar. Her
seferinde kendi efsanelerinin sularında boğuldular.
Oysa ben
telaş telaş kanatlarımı sürdüm uçarken her yere, gözyaşlarımı akıttım… Hep şifa
olsun diye.
Bilmezlerdi
ki, bir sen görürdün beni, bir sen anlardın.
Sana döndüm
yüzümü. Bin bir ötüşümü bir sen duyabilirdin, bin rengimi senin ışığın ortaya
çıkartırdı.
Her sefer
sana döndüm yüzümü, sana baktıkça, sana vardıkça, yaktın beni, küle döndürdün.
Bense her sefer küllerimden yeniden doğdum.
***
İkaros
güneşi aşmayı göze almıştı.
Ondan sonra
ne oldu biliyor musun? Ben oradaydım gördüm…
Sanki
varlığa döndü İkaros, güneşi aşmıştı, bunu göze almıştı ve ışıklar içinde
yuvarlanarak mavi engine düştü.
İkaros
öleli binlerce yıl oldu. Çoktan Arşipel’e düşüp boğuldu. Şimdi Arşipel’in
dibinde yatıyor.
***
Gözümde tek
bir damla gözyaşı. Sen görürsün beni, ışığın dansa davet eder bin rengimi. Sen
duyarsın beni. Bin bir ötüşümü.
Heybemdeki
hikâyelerim, dünya durduğundan beri olan her şey... Telaş telaş dağıtmaya
koşarken ben onları, senin ışığındır bana yol gösteren, bin rengimi raksa davet
eden.
Ötüşümün
büyüsü, renklerimin senin ışığının değmesi ile oluşan o tanrısal dansı ürküttü
güneşi, yaktı beni…
Her sefer
küllerimden yeniden doğarım, bilirsin…
Herkes ötüşümün
büyüsüne kapılıp peşime düşüp ararken beni dağlarda, taşlarda, ummanda, ben yüzümü dönmüşüm bir tek sana. Sen ise
yakarsın beni her sefer, her ötüşümde, renklerimin raksında beni her sefer küle
çevirir yangının…
Ama içim
acır, göz pınarıma oturur bir damla gözyaşı.
Şifalı
sandığın o gözümdeki bir damla gözyaşı. Salarsam onu, senin kasıp kavurduğun o koskoca
Mezopotamya ovası döner koca bir denize. Önüne geleni çeker içine, yok eder,
alır, boğar, gider…
Boğar seni
bile…
İkaros seni
aşmayı göze aldı binlerce yıl önce, yatıyor şimdi Arşipel’in derinliklerinde.
Ben de
cesurum en az onun kadar. Bin bir ötüşüm susacak, bin rengim solacak,
heybemdeki tüm bilgiler denizin dibinde kaybolacak da olsa, dalarım ben de o
tek gözyaşımın derinliklerine…
Not: "Güneşe Yazılan Yazılar" yazı dizim Ahmet Güneştekin'in "Yüzleşme" sergisindeki eserlerden esinlenerek yazılan deneme yazılarından oluşmaktadır.
"Güneşe Varmak" adlı bu yazım, sanatçının "Güneşe Varan Anka" ve "İkarus'un Son Uçuşu" adlı eserlerinden esinlenerek yazılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder