12 Aralık 2014 Cuma

Karışık Duygular...



Kasım ayındaki Kitap Fuarı’nda Türkiye’deki kitap ve okumakla ilişkili konuların ardındaki gerçekleri biraz daha net görmüş biri olarak ve bir önceki yazımda da yazdığım gibi: “Kitap okuma oranının yerlerde süründüğü bir ülkede yazarlık yapıyorum. Turizmden anlamayan, gezgin olmayı bilmeyenlerin çoğunlukta olduğu bir ülkede turizm yapıyorum, rehberlik yapıyorum… Benim masalım bu mu? Bu masalı ben mi yazıyorum?” diye geçirirken aklımdan neler oldu neler…

“Mardin/Güneş Ülkesi” kitabım Almanların istanbul’daki büyük araştırma enstitüsü Orient-Institut Istanbul’un kütüphanesine, dünyanın sayılı üniversitelerinden ABD’de Harvard, Princeton ve Kanada’da McGill’in kütüphanelerine ve yine ABD’de Congress Library’ye kabul edildiler.

Ben tam da böyle söylenirken bunların olması iyiye işaretti tabii. Sorgulanamaz bile. Dile kolay Harvard, Princeton, McGill… İlk çocuğum üniversiteli olmuştu.

Hemen ardından başka bir güzel haber geldi. “Mardin/Güneş Ülkesi” bu sefer de SKALİTE Ödülünü kazanmıştı.

Bu ödül SKAL Istanbul tarafından turizm sektöründe kalite çıtasını yükseltmeyi hedefleyen kişi, kurum ve kuruluşları ödüllendirmek için veriliyor yıllardır. Prestijli ve önemli bir ödül.

“Mardin/Güneş Ülkesi” de 17. SKALİTE Turizmde Kalite Ödülleri kapsamında, İletişim/Tanıtım kategorisinde En İyi Turizm Yayını Ödülüne lâyık görülmüştü.



10 Aralık’ta tören salonunda sahneye çağırıldığımda gözümün önünden geçenler ilginçti. Onca yıl hayal ettiğim gerçekleşmişti, sıra dışı bir rehber kitap yazmıştım, akademik ve sistematik olması konusunda başarılı olduğumu kabul edildiği kütüphaneler zaten gösteriyordu, 3. baskıya gittiği şu günlerde böyle bir ödül onun yolunu nereye çevirmişti acaba?



Hele hele Kitap Fuarı günlerinde bilmiş bilmiş “Sarayın Dehlizlerinde romanımın yolu ile ilgilenmem gerek. Onun için neler yapılabileceğine bakmam gerek. Mardin kitabımın yolu buraya kadar, o bir rehber kitap, daha fazla nereye gidebilir ki?” diye herkese ahkâm keserken, tak diye arka arkaya bunların olması ilginçti.

“Haydi bakalım, buna ne diyorsun şimdi?” demeye başladım bu sefer de kendi kendime. Evet, artık “Mardin/Güneş Ülkesi”nin hiç tahmin etmediğim ve bir o kadar da gurur duyduğum başarıları ardından nasıl bir yola gireceğini, ya da girdiğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Bu konuyla ilgilenmeyi ödül töreninin sonrasına bırakayım diyerek yapılması gereken bazı işleri de askıya alıp, ödül töreninin mutlu sarhoşluğundan ayılmaya çalışırken, 11 Aralık sabahı beni başka bir sürpriz bekliyordu.

Cumhuriyet Gazetesi’nin Kitap Eki’nde “Sarayın Dehlizlerinde” vardı bu hafta.




“Mardin/Güneş Ülkesi” de aynı yerde çıkmıştı. Gerçi böyle bir karşılaştırma ya da benzetme yapmak geçmedi o an aklımdan. O an gülümsedim, iki kitabım da birbirleriyle tatlı bir çekişme yaşıyorlar diye düşündüm. Aynen iki birbirini kıskanan kardeş gibi.

İkisi de benim göz bebeklerim… İkisinin de yolları açık olsun…


Ama benden söylemesi, kıskanacakları bir kardeşleri daha geliyor. Belki onlar kadar hızlı gelmeyecek ama geliyor, yolda… O arada onlar inşallah güzel yollar katederler…

1 yorum:

Seyhan dedi ki...

Mardin turlarına bakarken bloğunuza ulaştım. Kitabınızı okumadan gitmemek gerekiyor sanırım. Çok merak ettim sevgiler

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails