19 Eylül 2008 Cuma

Her Aşk Masal Olmak İster...



'Her aşk masal olmak ister...'

Böyle dedi ve bitti!

Sıla dizisini kastediyorum. Güzel bir final falan filan, ama gerçeği söyleyeyim mi? İçim buruldu, biraz kötü oldum.

Doğrusu aslında tam da bu değil. Çok üzüldüm be! :(((

Ben Sıla dizisini herşeyden önce sırf Mardin için izliyordum. Meğer bayağı alışkanlık yapmış. Sebebi ortada, başrolde 'Sevgilim Mardin' var ama bir şey daha var; ben bunun çok uzun zamandır farkındayım ve bundan mahrum olmak da istemem: Dizinin renkleri! Evet, renkler. Bozkır renklerinde bir filmdi. Yani benim renklerim. Bu nedenle de beni, gönlümü, ruhumu hatta beynimi fena yakaladı.

Dün gece yeni bir yazı üstünde çalışıyordum. Yeni bir 'Sevgilim Mardin' yazısı, şu benim meşhur 'Sevgilim Mardin' yazı dizisine yeni bir yazı. Eskiden karaladığım birkaç satır varmış dosyalardan birinde, bulunca hazine bulmuş gibi sevindim. Çok hoşuma gitti.

Ben aşığım be bu bozkır gözlü Marde'ye!

Mardin... Özledim ben seni... Ta yanıbaşına kadar gelip kapından dönmek bana dokunacak ama gelecek hafta sonu en azından sana daha yakın olacağım bölgelere doğru yola çıkıyorum.

Zaten içim burula burula Orhan Pamuk okuyorum. Masumiyet Müzesi'ni Lady Macbeth'im gitmeden bir gün önce almıştım. Sonra bir türlü okuyamadım. İki gündür yollarda okuyorum. Bitmek üzere. 'Hatırla Sevgili' dizisiyle yeniden geri döndüğüm o yılların incik cincik detaylarına girdim bu sefer bu romanla. İçimi oyuyor bazı yerler...

Bir de sen oyma içimi Mardin...

Bozkırın sesine sevdalandım ben, taş evlerin önce kendi teraslarına sonra da Mardin Ovası’na bakmalarına sevdalandım. Kasımiye Medresesi’nin günbatımında kızıla boyanan rengine, gecenin Suriye’den ovayı masmavi bir denize döndürüp gelişine, kalenin geceleri ışıklar altında usta bir kuyumcunun elinden çıkmış koca bir tek taş pırlanta yüzüğe dönmesine sevdalandım.

Ve sevdalandım bozkır gözlü Marde'ye...

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails