22 Ağustos 2008 Cuma

Gene İran!




Habere bak habere!

Bugün Hürriyet gazetesinde:

Aktrise Hollywood Yasağı


İranlı aktris Gülşifte Farahani, Leonardo DiCaprio ile birlikte rol aldığı "Body of Lies" filminde başını örtmeyince kariyerini riske attı. İran Kültür Bakanlığı, yeni iş bağlantıları için Hollywood’a gitmeye hazırlanan oyuncunun ülkeden çıkışını yasakladı.

İRANLILARIN yurtdışındaki kültürel faaliyetlerinden de sorumlu olan İran Kültür ve İrşad Bakanlığı, ülkenin en ünlü kadın sinema oyuncularından Gülşifte Farahani’ye yurtdışına çıkış yasağı getirdi. Hollywood filmlerinde rol alan ve yeni projeler için temaslarda bulunmak üzere ABD’nin Los Angeles şehrine gitmek isteyen 25 yaşındaki Farahani, Tahran’daki İmam Humeyni Havalimanı’nda durduruldu. Farahani’ye, bu tür iş görüşmeleri öncesinde alınması zorunlu olan bakanlık izni için başvuruda bile bulunmadığı ve bu yüzden ülkeyi terkedemeyeceği bildirildi.

Şure Ağdaşlu ile birlikte Hollywood’da rol alan iki İranlı aktristen biri olan Farahani, son olarak, sonbaharda gösterime girecek olan "Body of Lies" filminde rol almıştı. Farahani, başroldeki Leonardo Di Caprio tarafından canlandırılan ajan karakterinin aşık olduğu İranlı hemşire Ayşe’yi oynamıştı. Hollywood yapımcılarının, İslam dünyasındaki hassasiyetleri gözönüne alarak Farahani ile özel bir sözleşme yaptıkları ve tüm sahnelerde tesettürlü olacağını taahhüt ettikleri öne sürülmüştü.

Ancak filmin bu hafta ilk kez yayımlanan fragmanında, Farahani çok kısa bir süre için, Di Caprio’nun yanında başı açık halde dururken görülüyor. Bu sahne İran’ın çok satan İtimad Gazetesi’ne de yansıyınca, ülkede tartışma başladı. Son olarak, ülkedeki tüm filmleri sıkı biçimde kontrol eden ve sansürleyen Kültür Bakanlığı’nın yasağı geldi.

Yasağın ardından Farahani’ye telefon yoluyla ulaşmanın mümkün olmadığı bildirildi. Altı yaşından beri aktrislik yapan ve aileden oyuncu olan Farahani, ilk ödülünü henüz 14 yaşındayken, Fecr Uluslararası Film Festivali’nde almıştı.


Şimdi, belki diyeceksiniz ki, 'Ne var bunda? Alıştığımız bir İran haberi.'


Belki... Ama ben başka bir şeye dikkat çekmek istiyorum:

Hatırlayın, çok uzağa gitmenize gerek yok. Geçen hafta İstanbul'da o ülkenin cumhurbaşkanı ağırlandı. Yapılanlar çok yanlıştı, adam Anıtkabir'e gitmem, günahtır cart curt dedi, bizimkiler emrin olur dediler. Herif sırıta sırıta kendini İstanbul'da ağırlattı, bizimkiler ağızları kulaklarında koşarak adama sarılıp üç kez öptüler. Mutluluktan geberecekler. E, ne de olsa rol modelleri bu adam, nasıl mutlu olmazlar???
Dünyanın hiçbir yerinde yapılmayacak bir ayıp, bir terbiyesizlik yaşatıldı İstanbul halkına. Adam fırsatı kolladı, hoooop golü attı. Ben memleketimde buna izin vermem, ben halkın içindeyim dedi. Cevap bile veremediler. Vermeye çalıştıkları cevap, özrü kabahatinden büyük tarzındaydı zaten. Utanmadılar, sıkılmadılar.

Cuma oldu, ne gerek varsa, Sultanahmet camii'nde boy gösterdi bir gün evvel bu memlekete hayatının golünü atan, Türkiye'nin bir numaralı düşmanı o cüce. Adam cuma namazı kılmaya gidiyor, bizim bazı şerefsiz yalakalar, adi sürüngenler, cahil geri zekâlılar başlıyorlar camii içinde tekbir getirmeye, fotoğraf çekmeye vs. Sultanahmet camii imamı uyarıyor:

'Bu durumdan Allah da razı değil. Lütfen kendinize gelin. Allahüekber nidalarını nümayiş (gösteri; gösteriş) anlayışıyla yapıyorsanız, yanlış yapıyorsunuz. Allah en büyüktür, en büyüğe yakışan saygıyı gösterin.'


Bravo... Budur!

Ama anlayan kim? Bizim bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya meraklı cahil zümre, devam ediyor tekbir getirmeye. Şerefsizler ordusu!

Bir de dışarıda bağırıyorlar: 'Mücahid Nejad!'

Sanki futbol sloganı atılıyor. Adi utanmazlar. Ne mücahidi be? Zaten bu geri zekâlılar mücahit'in anlamını bilseler ağızlarına bile almazlar bu sözü...

O da iğrenç iğrenç sırıtıyor.

Attı mı golleri arka arkaya? Yaptı mı şovunu? Kimdir galip? İran ve Ahmedinejad.

Suç onda mı? Asla! Koyun külâhınızı önünüze düşünün.

Zaten benim en anlamadığım, her fırsatta, geri zekâlılar gibi, her şeye 'Ya Allah Bismillah, Allahüekber' diye bağırmak neyin nesidir? Bu din değildir, inanç değildir, bu cahillik, bilgisizliktir. Futbol sloganı atar gibi her dakika bu tarz saçmalamalar... Bu dine de, inanca da saygısızlıktır. Şerefsizliğin önde gidenidir.

Şimdi, dönelim gazetedeki habere:

Dikkatinizi çekmek istediğim bir başka nokta da şu; haberin başında diyor ki;

İranlıların yurtdışındaki kültürel faaliyetlerinden de sorumlu olan İran Kültür ve İrşad Bakanlığı...

İrşad nedir? Hemen Türk Dil Kurumu'ndan alıyoruz cevabı:


irşat -dı

isim, eskimiş (irşa:dı) Arapça irş¥d

doğru yolu gösterme, uyarma


YUH! YUH! YUH!

Doğru yolu gösteriyor, aydınlatıyor, uyarıyor... Ya bunlar kendini cidden ne sanıyor anlamıyorum.

Hadi, diyelim ki, (dememek lâzım tabiî ama) kendi bünyelerinde ne halt ederlerse etsinler. Ama bizimkilerin bunları rol model olarak görmesi, örnek alması, alkışlaması inanılır gibi değil.

YUH BİZE!

Gazetedeki haber de gene nasıl kadınlar üzerinden saçma sapan politika yapıldığını, nasıl şerefsizliklere, Ortaçağ'da bile olmayan karanlıklara gömülündüğünü gösteriyor.

Herkese acilen Persepolis filmini izlemelerini öneririm!!! İbretle izleyin. Oturun düşünün!


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails