29 Ağustos 2008 Cuma

Rüya...



Sabaha karşı gördüğüm rüyanın etkisiyle uyandım...

'Hayırdır inşallah' dedim.

Rüyamda veteriner hekim Timur'u gördüm. Benim yatağıma uzanıp bacaklarını karnına çekip duvara bakıyor boş boş. Beni görmüyor sanki ve ben de 'ne işi var burada, ne yapıyor?' diye düşünüyorum. (Şimdi hatırladım, kıyafeti veteriner kıyafeti idi ama rengi farklıydı, açık, hani gri-mavi dediklerinden.)

Othello'yu aldım ve Cihangir'e gittim. Ben gittiğimde Timur da elinde iki tane tüple aşağı indi, bana bakıp tüplerden birini gösterdi. 'Lady'nin mi?' diye sordum. 'Evet' dedi. Nasıl olduğunu sorduğumda da, 'canımı sıkıyor, kendini saldı, yemek yemiyor, eskiden hiç değilse kuru mamayı kendiliğinden yiyordu, şimdi daha çok yaş mama yedirmek zorunda kalıyoruz ve zorla yediriyoruz' dedi.

'Seni rüyamda gördüm' dedim, 'Hayır olsun' dedi, 'ben de sabah rüyamda Lady'yi gördüm, kanını alıyordum' dedi.

Garip... Değil mi?

Othello'nun açlık şekeri ölçülüp insülini yapılacak, Lady'nin de kan tablosu yarım saatten önce belli olmaz. Bu durumda ben de bir-iki işimi halledip dönerim diyerek oradan ayrıldım. Taksim'deki işlerimi bitirdim, Tarkan'ın dükkâna uğradım. Tarkan 2 hafta kadar Yunanistan'a tatile gidiyor, o nedenle hem alışveriş yaptım hem de sohbet ettik. Ama aklım Lady'de. Aniden telefon çaldı. Timur...

Gerildim tabiî. 'Geliyor musun?' dedi, 'Evet, köşedeyim hemen geliyorum, ne oldu? Kötü haber mi?' diye sordum. 'Geldiğinde konuşalım.' dedi. Apar topar çıktım dükkândan ve hemen kliniğe gittim.

Üst kata muayene odasına çıktım. Lady'ye yoğun bakımda oksijen veriliyordu. Othello da yerde kutusunun içinde oturuyordu. Timur, suratı asık, elinde test sonuçları öyle kâğıtlara bakıyor...

'Ne oldu Timur?' diye sordum. 'Çok garip' dedi, 'bu sabah geliyorsun ve Lady krize giriyor', 'Ne krizi?' demişim. 'Üre krizi' dedi, 'Şimdi çıktı krizden, oksijen veriyorum'.

Orada kala kalmışım. Ağlamak istiyorum. 'Üre yüksek mi?' diye sordum. 'Evet, daha da yükselmiş' dedi. 'Diğer değerler gayet iyi, tedaviye cevap veriyorlar. Böbrek dokuları için iyi değerler, ama ürenin düşmesi gerekirdi, bu düşmeme de böbreklerin ikisinin de çalışmadığını gösteriyor. İki haftadır ilk defa kustu.' dedi.

Kızım yoğun bakım ünitesinde tepki vermeden oturuyordu. 'Bilinci yerinde değil mi?' diye sordum. 'Yerinde' dedi Timur, 'ama bir krizden çıkıyor'.

Çok ağladım... Timur yoğun bakım ünitesinin kapağını açtı, kızımı öptüm, burnunu sevdim.

Timur'la uzun uzun konuştuk.

Aslında şu anda yeni bir seruma başladı Timur ve bir hekim olarak asla umudunu yitirmeyeceğini, yitirmesinin ancak bir krizi atlattıramazsa mümkün olabileceğini, iki üç gün daha beklememiz gerektğini söyledi.

Ben bu noktada aslında şunları da eklemek istiyorum:

Biliyorum, sokak kedileri ne badireler atlatarak hayatlarını sürdürüyorlar, bu nedenle de sağlam ve dayanıklılar. Cins kedilerin her zaman, Siyam olsun, Ankara, Van, İran olsun sorunları var. Biz Lady'nin ailesinde lösemi sorunu olduğunu bildiğimizden ve İran kedilerinin böbrek problemi de olabileceğinden bu konuda hep titiz davrandık yıllarca. Ben her dakika veterinere taşıdım kedilerimi, Yasin de her zaman çok titiz davrandı.

Kedilerin ömürleri belki de son yıllarda tıpta vs olan gelişmelerle uzadı, farklı yiyorlar, farklı bakılıyorlar, tedavi şekilleri değişti vs vs. Ama bu arada da başka sorunlar çıkıyor. Aynı şey insanlar için de geçerli.

'Bir kedinin ömrü ortalama 14 yıldır' diyor Timur. 9 yaşına gelince yaşlı kedi maması yemeye başlıyorlar, biliyorum. Bunu ben kabullenemiyorum bir tek ama gene de. Çevremde o kadar 20 yaşını görmüş İran kedisi var ki... 'Olur, neden olmasın?' diyor Timur. 'Ama yaş ve ırk sorunları bunlar' diye de ekliyor.

Ben en iyi veterineri bulduğumu 11 senedir gayet iyi biliyorum. Yasin iyi ki var, Timur iyi ki var. Bugün 100 tane pofesör çıkıp bana tersini söylese, ben gene veterinerimden vazgeçmem. Ben veterinerime güveniyorum. Onun sayesinde bu yaşa geldi kedilerim. Yalnızca benimkiler mi? Bilen biliyor...

Ama kendimi suçlamaya meyilli bir yapım vardır. Timur'a soruyorum: 'Timur, ben bir şeyi yanlış yapmış olabilir miyim?' 'Kusura bakma ama, bu çok saçma bir soru' diyor.

Evet, haklı, çok saçma. İkisi de gayet iyi bakıldı, her şeyleri olması gerektiği gibi yapıldı, aşısından beslenmesine, tahlillerinden ne bileyim işte her şeylerine. Her sorun bu sebeple erken teşhis edildi. Veterinerler de en iyisini yaptılar.

'Sen önce etrafındaki başka kedi köpek bakanlara bir bak da ondan sonra böyle saçma bir soru sor' dedi Timur. 'Ayrıca biri böbrek, biri şeker, senin ne hatan olabilir ki?' dedi.

İşte, üzüntü anında saçmalar ya insan. O hesap benimki de...

'Lady burada kalmaya devam edecek, eve yollayamam, krize girer, kalır elinde' dedi. Tabiî ki orada kalacak. Orada en azından bir umut var. Kriz anında müdahale edilebiliyor.
Lady'ye fazla eziyet etmek istemediği de her halinden belli. Bunu ben de istemem. Konuşuyoruz oradan buradan. Böbrek nakline geliyor laf. Fransa'da yapılıyormuş. Türkiye'de üniversitelerde de çalışmalar varmış, ama galiba çalışma düzeyinde. Ayrıca uygun böbrek nasıl bulunacak? Anesteziyi de artık bu yaşta, miniminnacık şey nasıl kaldırır? Kaldıramaz. Bunu biliyorum...
'Acı çekiyor mu?' diye soruyorum. 'Hayır' diyor Timur, 'ağrı sızı yapmaz ki bu!' En azından böyle... Rahatlıyorum biraz. Kızıma eziyet çektirmek istemem. Ama son nefesine kadar da doğal haliyle yaşamalı. Ben böyle düşünüyorum. Yaşadığı kadar!

Bu noktada ikimiz de gene bu sabaha karşı gördüğümüz rüyaları konuştuk... Ne garip, değil mi?

Othello'nun şeker değerleri gayet iyi çıkmış. O belliydi zaten. Onu aldım, Lady'yi öptüm ve eve döndüm.

Othello bugün çok huzursuz. Aslında Timur'la arası çok iyidir. Bugün hiç yüz vermemiş. Lady'nin durumunu hissediyor sanırım. Othello veterinere geldiğinde kutusuna koyamazsınız, gezer durur, bugün kutudan çıkmamış.

Eve gelene kadar da hep bağırdı.

Kızım... Rüzgâr kokulu kızım benim... Bir mucize olsa da iyileşsen... Ben seni dialize taşımaya razıyım. Sen iyi ol, ben her şeye razıyım...


Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails